BİR ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KARŞILARKEN




        Memur çocuğuydum,ilkokulu iki ilçe ve iki okulda tamamladım, 80'li yılların son çeyreğine denk gelir ilkokula başlamam. İlkokulu bir öğretmenle bitirmem gerekirken dokuz farklı öğretmenin tedrisatından geçmem ortaokula uyumumu artırdı. Buna karşın ortaokul ve lisede daha az öğretmen ile hatta ilçe kaymakamı, sağlık ocağı doktoru, jandarma karakol komutanı ve ilçe müftüsünün derslerimize girmesiyle devam etti. Mesela 8. Sınıfta Türkçe dersimize Arapça öğretmeni, din kültürü dersimize biyoloji öğretmeni, İngilizce dersimize fizik öğretmeninin girdiği olmuştur tabii dönüşümlü olarak edebiyat öğretmenimizin müzik, beden eğitimi öğretmenimizin tarım teknolojileri dersine girdiği de su götürmez bir gerçektir.. 

      Çok şükür ki okulumuzun kütüphanesi, kimya laboratuvarı ve açık basketbol ve voleybol sahası vardı. İlkokulda bir kere okul pikniğine lisede de okul gezisine yine bir kere katılma imkanı bulmuş olmam eğitim hayatımda önemli fırsatlar olmuştur.

 Sadece bunlar mı , tabii ki değil. Okulumuzda her dönem beden eğitimi ve resim öğretmenimiz olmuştur bu bizim için bulunmaz bir fırsattı. Ama 16 yıllık eğitim öğretim hayatımda hiç müzik öğretmeni görmedim. Keşkelerimden biri de budur. 

      Bunca yıllık tecrübeme dayanarak diyorum ki ; Milli Eğitimin en temel ögesi kendini mesleki alanda yetiştirmiş öğretmendir. Bundan asla vazgeçemeyiz.

      Peki 40 yılda değişen nedir? 1 milyon eğitim çalışanın yanında 150 bin açığımız var. Amaç 25-30 kişilik sınıflar. Memleket potansiyelinin altında bir planlama ve anlayışı. Her kasım ayında yapılan norm kadro güncellemesi resim  müzik, beden eğitimi, teknoloji tasarım, bilgisayar ve rehber öğretmenleri için her okulun en az bir normu olmalı, bu branşın öğretmenleri yerleşik olmalı okul okul gezmemeli ya da ders saatleri 1'den 2'ye çıkarılmalı. Bugün LGS 'den sonra güzel sanatlara veya spor türü özel yetenek isteyen okullara sadece 1-2 öğrenci gidebiliyor. Ülkenin potansiyeli feda ediliyor. İllaki herkes proje liselerinde eğitim alacak diye bir durum asla söz konusu olamaz. Biz yetenek kavramını yıllarca yanlış anlamışız. İlgiler ve beceriler hiç göz önünde bulundurulmamış ,  hep üstünkörü yapılmış taramalar, belki adamına göre kayırmaca yapılıp milletin geleceğiyle oynanmış. 

       Özveriyle çalışanlar hep adamın adamı olanlara göre kalıp yargılarla dışlanıp ötekileştirilmiş , ödülleri tahta başındaki emekçilere değil de masa başındaki kalemşörlere verilmiş ve anlatmakla bitmez. 

       Biz hiç ödüle talip olmadık verdilerse de almamazlık etmedik belki hak etmişiz büyüklerimiz öyle uygun görmüş deyip aldık. Simsiyahtı saçlarımız tebeşir tozları tahta başındaki parmak izimizin içine işlerdi, zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız yaşımız 40'ı devirirken 18 yıl geçmiş eğitimciliğimizden tebeşir tozları saçımızın rengi olmuş karatahtanın çizgileri yüzümüze vurmuş. Yüzlerce çocuğun hayallerini okumuşuz yazılı kağıtlarının kompozisyonlarında, başlığına, noktasına, virgülüne çentik atmış not biçmişiz, yarışmalarda derece alan çocuklarımızın aileleriyle aynı gözyaşına ortak olmuşuz. 

     Gün gelmiş meslektaşlarımızın yeni doğan yavrularıyla umutlanmış, gün olmuş bir öğretmen büyüğümüzün acısını paylaşmışız. 

      Daha anlatacak o kadar çok şey var ki her biri ayrı bir dünya öğrencilerim mi desem, her okulun ikliminde bir okyanus mu desem, her öğretmen arkadaşımın gözünde umut ışığı mı desem ne desem boş yaşamayan bilmez derler ya işte öyle bir fanus bizimkisi, aşk hikayesi gibi tarifi mümkün olmayan cinsten. 

     İlkokul dördüncü sınıfta sormuştu Mustafa Korkmaz öğretmenim: Büyüyünce ne olacaksın Mesut? 
-Öğretmen olacağım, demiştim ya böyle bir yalan benimkisi. Sonra lisede Soner, Serkan, Hikmet hocalarımın rol model olması beni iyiden iyiye bu yola koydu. 

   -Öğretmen oldum mu bilmem? Buna öğrencilerim karar versin.

      18 yaşındaydım fakülteye girdiğimde işte o günden beridir bu savaşın içindeyim.  Rahmetli Doğan Cüceloğlu 'nun Savaşçı karakterinin peşindeyim. Ülkem, devletim, milletim için en çok da yavrularımız için son nefesime kadar öğretmen olacağımın davasıyla hizmet edeceğim. 

       Bu duygu ve düşüncelerle bu satırları yazmama vesile olan tüm öğretmenlerimin değerli eseri karşısında saygıyla eğiliyor, Öğretmenler Gününü yürekten kutluyorum.

Mesut Yazanel-24 Kasım 2022-Niğde

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DAYIKAN “Bir Mitolojik Masalımsı”

AK ANAMIN HEYBESİ- HİKAYELER (Değerlendirme)